banner1451
banner1461

Salgın ve çalgın bir hastalık yüzünden tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de ve haliyle onun bir parçası olan Kahramanmaraş’ta da insanlar zor günler geçiriyor. İnsanlar dediysem tüm kesimler. Memuru, işçisi, emeklisi, esnafı, sanayicisi, tarımla uğraşanları, sağlık çalışanları, yani bu topraklarda yaşayan herkes.

Ücreti düşenler, işinden olanlar, ekmeğinden olanlar, geçim kaygısı yaşama ötesinde ailevi düzeni kaybolanlar.

İsmi buraya yazılmayacak kadar birçok kesim, mağdur. Birçok işyeri ve meslek sahibi insanın geliri düştü.

Yükselen tansiyonlar oldu.

Hükümetimizin esnafa yönelik iyileştirilmeleri boşuna değil. Destek anlamında. Bu onlara can suyu demektir. Ki buna şiddetle ihtiyaç vardı. Vardı çünkü insanlar canı ve cüzdanı arasında sıkışıp kalmıştı. 

*

Yalnız işin garip tarafı, ülkede, şehrimizde hiçbir ürünün kıtlığı çekilmiyor. Ha, diyeceksiniz ki vatandaşın alım gücü mü var, onda da siz haklısınız! Ama istediğiniz her şey var raflarda, tezgâhlarda, pazarlarda. Pahalı veya ucuz her  türlü gıda ve ihtiyaç malzemeleri her an her yerde bulunuyor.

Öyle ki, yeni geliştirilen, tabi ki pandemiden, mesafeden dolayı, korunuma amaçlı, isterseniz kapınıza kadar getiriyorlar da…

Toplu taşıma araçları çalışıyor, elektrikler kesilmiyor, sular akıyor, çöpler toplanıyor, yollar süpürülüyor, müthiş kuraklığa rağmen, (hoş yağmur duasına çıktı çıkılalı yağmurlar da yağmaya başladı ya, hadi hayırlısı) sularımız gürül gürül akıyor.

Ve hayat devam ediyor her şeye rağmen!

*

Ekonomik veriler yaşayan insanların gözünü korkutuyor iken, şimdi herkes asgari ücrete taktı kafayı. Ne kadar olacak? Zira özellikle elektrik ve doğalgaza gelen zamlarla birlikte yaşam daha da çekilmez hale geldi. Bütün bunların üzerine pandemi denen lanet olası illet de yakamıza yapışınca, yaşam daha da çekilmez oldu.      

Türk lirasının değer kaybı yüzünden enflasyon yani geçi maliyeti de yükseldi, bu da tuzu biberi oldu anasını satayım!

Üstüne bir de sokağa çıkma yasakları geldi, yani kısıtlamalar (tabi ki bizim can güvenliğimiz için, sağlığımız için) hayatımızın birer parçası olunca, hayat herkes için can sıkıcı hale gelmeye, çekilmez olmaya başladı. Ama mecburduk. Hükümetimizin sürekli maske, mesafe ve temizlikte ısrar etmesi, yaş guruplarına göre sokağa çıkma kısıtlaması, keyfilikten öte sağlıklı yaşamın gereği olarak düşünmemizi sağladı.

*

Bu arada, belediyelerimizin esnaf üzerindeki baskısı kaldırılmalı. Zaten canı burnunda olan, canı ve malı ile uğraşan, kirasını dahi ödeyemeyen, çalışanlarının haftalığını ödemeyi bırakın, tasarruf adı altında işten dahi çıkarttıklarının yevmiyesini ödemek için eşinin altınlarını satma zorunluluğu ile karşı karşıya kalan esnafın zaten canı burnunda iken, “Şu tezgâhı kaldır buradan, kaldırımı işgal ediyorsun, ceza yazıyorum!” gibi dayatmalara son vermesi gerekiyor.

Ha, kaldırım işgali derken, gerçekten insanların yaşam alanını daraltacak, güçleştirecek derecede kaldırımları işgal edenlere göz yumulsun demiyorum. Ama incir çekirdeğini doldurmayacak, sırf zabıta çalışanların egosunu tatmin için afra tafraları, vatandaş, yani esnaf üzerinde ters tepki çekiyor.

Kaç kere şahit olduk!

*

Çünkü…

İnsanlar gergin, insanlar patlamaya hazır bomba. Ekonomik darboğaz yanında, bir de yaptırımla üzerine üzerine giderseniz, gerginliğe, kavgalara, tartışmalara zemin hazırlamış olursunuz!

Çünkü ip koptu kopmak üzere.

Pamuk ipliğine bağlı her şey. O bakımdan diyorum, hepimize düşen; şu pandemi denen lanet olası illeti atlatana kadar tahammül, sabır, itidal ve güven.

Ha, ’Nereye ve ne zamana kadar?’ derseniz, o sorunuzun muhatabı ben değilim!       

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol