banner1451
banner1461

Siyasetçi olsun, bürokrat olsun fark etmiyor. Herkes birilerine sırtını dayıyor. Tekeri dönsün diye, oğlum-kızım işe girsin diye, işlerim büyüsün, devletten teşvik alayım diye, falan dairedeki koltuğum bir üst seviyeye yükselsin, itibarım artsın diye herkes birbirinin sırtını basamak olarak kullanıyor.

Tabi her şeyin de bir karşılığı var. Öyle kolay kolay kimseye ekmek yok bu şehirde.

Hayal etsen de, aklından geçse de, rüyalarına girse de, ‘birilerinin adamı’ olmak belki bazılarına prim getirebilir, itibar sağlayabilir, belki maddi çıkar da temin ettirebilir ama halk nezdinde bu tür insanların, yani başkalarının davulunu çalanların, başkalarının adamı kimliği ile kamuoyunda kabul görürler mi, o da tartışılır iken, nedense insanoğlu kendi olmayı denemiyor, düşünmüyor, istemiyor.

Ya kendine güveni yok, yani özgüven sahibi değil, ya da beklentileri fazla.

Bu en çok da siyaset cenahında kendini gösteren hastalık.

*

Bir torpille, ya da İŞKUR kanalıyla işe girenin gözü belediye başkanın koltuğunda. İşe girene kadar kırk kıç yalayanlar, işe girdikten sonra canavar kesiliyorlar. İş beğenmiyor, parasını beğenmiyor, kendisine yardımcı olan partiyi, partiliyi beğenmiyor, şayet bir dayısı varsa arkasında, ona güvenerek birileri kendine sırtardığında ‘dayıma derim ha!’ tehdidini savururken, vatandaşı da yokuşa sürüyor.

O zaman diyorsunuz, ‘hay senin dayına…’

Günümüzde gençlere bakıyorsun, kızlı erkekli… Çanta gibi birbirlerinin kolundalar. Arkadaşı olmayan kız, oğlan yok. Bacak kadar, cebinde kıza çay ısmarlayacak parası olmayan döller, kız arkadaşı bulmuş, (kaçıncı olduğu da belli değil) vur patlasın çal oynasın misali günü öldürüyor, dersleri askıya alıyor, ana baba sorsa, ‘ders çalışıyordum’ yalanına sığınıyor. Gömlek değiştirir gibi her gün arkadaş değiştirmek Kızlar oğlanlara bile birbirinin adamı…

*

Siyasette, ticarette, medya dünyasında bile herkesin mir adamı var. Herkes sırtını bir yerlere dayamış, kimisi emmisi, kimisi dayısı, kimisi bibisi, kimisi eniştesi misali, herkese birilerinden medet umuyor.

Bireysel gayret yok, şahsi çaba yok, kendinden bir şey katma hevesi ve meziyeti de olmayınca, herkes birilerinden bir şey bekliyor.

İş bekliyor, aş bekliyor, torpil bekliyor.

Eh, bunun için de adama, birilerine ihtiyaç var. Avın olduğu yerde avcı oluyorsa, avcının olduğu yerde de av bulunuyorsa, herkes birbirini kullanıyor aslında.

Ticaret… Ortaklara bakın, komşuluk ve akrabalık ilişkilerine dikkat edin, uzun soluklu değiller. İş bitene kadar, çıkarı tükenene kadar. Sonra, öküz ölüyor ortaklık bitiyor. Geriye ne dostluk kalıyor, ne samimiyet. Posası bile kalmıyor.

*

Her fırsatta, her demde ve zeminde ‘ortak akıl’ diyoruz ama bizde ortaklık kültürü gelişmediği için ancak lafını söyleriz, yazarız ve bellendiririz.

Ortak akıl önerende akıl yok ki, ortağı bulasın!

O bakımdan, bu şehir adam olmaz, bu şehirden bir cacık çıkmaz!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol