Gelin biraz özeleştiri yapalım. Kendi adıma yazıyorum, konuşuyorum söylüyorum, yorum yapıyorum. Bizler de her insan gibi hata yapma lüksüne sahiptik ve yaptık.

İsimlerle yaptık, markalarla yaptık, firmalarla yaptık, kurumlarla yaptık.

Siyasetçilerde yaptık, belediye başkanlarında yaptık, seçimler üzeri aday adaylarında, adaylarda, yaptık, sivil toplum kuruluşlarında yaptık.

Elimizin dozu, ayarı yok ya, yaptık işte…

Yaptıktan sonra da, ‘Eyvah! Ben bunu neden yazdım, aslında yanlış ata oynamışız. Bu adam, bu kurum, bu firma, bu siyasetçi, bu bürokrat bu övgüleri hak etmemişti. Şimdi de eleştirme hakkını kendimizde görünce, kendi gözümüzü çıkartmış olmuyor muyuz?’ demeye başladık.

Ben başladım yani. Sizi bilemem, zaten karıştırmıyorum da…

*

Adam hikâye, adam çapsızın biri, adamın karekökü sıfır, özgül ağırlık desen şinanay. Ama olsun, bir kere övmeye, göklere çıkartmaya, olduğundan fazla göstermeye ahdettik ya, olsun!

O kadar kusur kadı kızında da bulunur. Öv gitsin. Gümrük de almıyorlar kelimelerden, cümlelerden.

Yeter ki adamın gönlü hoş olsun. Yeter ki sen de tatmin ol.

Yeter ki adı, yeri her kim ise mutlu olsun garibim!

*

Adam daha koltuğuna dün oturmuş, sağ solu bilmiyor, çevreyi tanımıyor, insanlarını tanımıyor, sorunları bilmiyor-tanımıyor, biz ver yansın ediyoruz, ‘Aslansın, kaplansın, maşallahın var. Hadi be koçum, kim tutar seni’ diyerek olanca hızımızla pohpohlamaya başlıyoruz.

Hakkı değil, layık hiç değil. Adamın yüzölçümünü bilmediğimiz, hacminden bihaber olduğumuz halde, iç açılarının toplamından bir adam çıkmadığını bile bile maksat şenlik olsun, maksat adam gece uykusunda rahat etsin, maksat adam çevresindekilere hava bassın diye, ne kadar ucuz, dandik cümle varsa kuruyoruz bir şekilde.

*

Sonra da bir yamuğunu, eksiğini, gediğini görünce, vur abalıya. Ya çıkarımıza ters düşüyor, kaldır at çöp sepetine.

Vay hınzır vay, meğer sen neymişsin de haberimiz yokmuş!

Önce güldürüyor, sonra öldürüyoruz.

Sormadan, yargılamadan.

*

Halbuki adam dandiğin önde gideni,  halbuki adam sapısiliğin teki, halbuki adam çömezin, iş bilmezin ta kendisi.

Ama olsun… Övmemiz gerek ya, ne kadar ucuz, bildik, ödünç aldığımız cümle varsa, adamı göklere çıkartıyoruz. Adamda yazıyı okuyunca, ‘Vay be, ben neymişim de haberim yokmuş!’ dercesine adam kendini tanımakta zorluk çekiyor.

Sonra kıvırmaya başlıyoruz. Nereden başlayacağımızı da bilmeden, pot kırıyor, okuyucu nezdinde gözden düşüyor, sıfıra çıkıyoruz.

Hesapsız kitapsız ve şuursuz yazılar yazıyoruz çoğu zaman. Belki de farkında olmuyoruz çoğu zaman. Ama bilinçli yazdığımız çok olmadı desem, yalan olur.

Tabi son pişmanlık fayda vermiyor! Vermiyor da, akabinde ‘Ben nerde, kimde veya kimlerde hata yaptım!’ deyip vicdan muhasebesi yapınca da iş işten geçmiyor oluyor!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol