Kahrolası bir gücün öç alması gibi kadın cinayetleri, öyle ki, her kadın bir tabut taşıyor içinde. O nedenle de, erkeğin öldürme kuvvetini buldu hukukun Arşimet’leri…

Tacizler, kadın ya da erkek cinayetleri, daha evliliklerin baharında boşanmalar, kucağında çocukla dul kalan kadınlar veya erkekler. Boşanmalar, kaçmalar, yıkılmaya meyilli yuvalar… Allah muhafaza!

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz. Gazeteler, televizyonlar bu tür haberlerden geçilmiyor. İnsan gazetelerin üçüncü sayfasını açmaya korkuyor desem de, artık o üçüncü sayfalar da yetmiyor, içeri taşınmış tacizler, cinayetler, evi terk etmeler, kaçıp göçmeler ve dul kalan kadınlar!

Sokakta yan yana yürüyene kadın ve erkeğe saldıranların ağzının suyu akıyor da, insanlar film seyreder gibi bakıyorlar. Aptal aptal… Müdahale eden yok, sanki hakmış gibi. Nasılsa kadın olmak, dokuz kusurlu hareketlerden biri sayılıyor bu ülkede, bu şehirde, ahlaka bekçiliğinin ceza sahasında…

*

Geçen pazar bir delikanlı geldi büroma. Efendi ve anlattıklarıyla samimi birine benzettim. Gözlerine baktım konuşurken, doğru ifadeler sezinledim. Eşi evden kaçmış. 6 aylık bebe de kendisinde kalmış. Emniyete gitmiş, bekliyor. Ekonomi ve maddi imkânsızlıklardan olsa gerek ki sergilediği ima bu, zaman zaman dövdüğünü de itiraf etmiyor değil. 6 aylık bebeli kadın daha rüştünü bile ispat etmemiş. Küçük yaşı… Anlattığına bakılırsa, babası kızının nerede olduğunu biliyor ve bu garip evliliği, kızının kaçmasını, torununun bir başkasında kalmasını pek de yadırgamıyor.

Kadının evden kaçma nedeni rahat yaşam, serbest hareket etme özgürlüğü, tüm ihtiyaçlarını bir çırpıda temin edebilme duygusu, açılıp saçılma, baskı unsuru olmayan bir yaşam tarzı…

Nerede ve kimde olduğunu bilmiyor kocası. Kötü niyetli birilerinin ağına düşmesinden korkuyor.

İnşallah emniyet kadını bulur da, bir aile yuvası yıkılmaktan kurtulur.

*

Camı kırmak, gönül kırmaktan değerlidir diye taş atıyoruz camlara. ‘Bir dost’ imzalı.

Okuyan da sağ olsun okumayan da! Büyüklük, büyüdükçe insanları kırmak değildir. Çocukları, eşlerimizi dilimizdeki yalanlara alıştırmak da değil.     

Onlara masumiyetin ve dürüstlüğün en değerli şey olduğunu öğretmek yakışır iken, bu tür evliliklerde, ayrılmalarda, kaçıp göçmelerde, olan çocuklara oluyor, bedelini o küçük bedenler ödüyor.

*

Dindar nesil, kindar nesil derken, toplum uçuruma doğru yol alıyor, birilerinin bu serseri hayata, bu başıboş dünyaya, ‘hayatımı yaşarım, keyfime bakarım’ mantığına son vermesi gerekiyor ama galiba artık çok geç, çok!

Birileri sürekli itiyor çünkü!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol