Herkes gibi, ki buna sadece basın mensupları değil, vatandaşları da bu kategoriye dâhil edebilirsin, seni eleştirmekten bıktım, usandım, yoruldum…

Dur, dur! Yoruldum kelimesi şık düşmedi. Sözün gelişiydi belki de, yorulmadım. Yüz kez yine yazarım, yine de enerjim bitmez benim. Ta ki görev süreniz bitene kadar, (ne zaman biter bilinmez, kim bilir zaten kayyum olarak geldiğiniz söyleniyor, iddia ediliyor. Belki yarın, belki yarından da yakın çekip gideceksiniz! İhtimal yani…) sizi eleştirmeye devam edeceğiz anlaşılan.

Zannetmeyin ki sizi eleştirmekten haz, keyif ve zevk alıyorum. Hayır! Bazen sizin adınıza üzülüyorum da. “Allah yardım eylesin! İşi kolay değil, zor!” diyorum, hakkınızda yazılanları geçtim bir tarafa da, konuşulanları dinledikçe midem bulanıyor.

Yahu bir insandan bu kadar mı nefret edilir?

Bir belediye başkanından bu kadar mı tiksinilir?

Bir yerel yöneticiden bu kadar mı yaka silkinilir?

Bir şehr-ül eminden bu kadar mı illallah denilir?

Daha sayayım mı sayın Güngör!

*

Canlı yayın yapacaktım da, utandım, elim varmadı, dilim söylemedi. Dün çarşıda, bir dükkândan tatlı alıyorum. Canım çekti. Adam anlattı, bir mahallede, kadınları dinlerken, kadınların size verdiği not sıfır çıkmış. (Zaten aksi olsa şaşardım ya, neyse…)

O kadınların sizin için neler söylediklerini buraya yazmaya ben utanıyorum.

Onları sizden utandıracak kadar ne yaptınız, ne dediniz sayın Güngör?

Kendini beğenmişin biri demişler. Ukala demişler. Alnının çatından dik dik konuşuyor demişler.

Kim olduklarını bilmiyorsanız, ya da unuttuysanız, o tatlıcıya gider konuşursunuz kadınların hakkınızda ne dediklerini…

*

Dün akşam, sevseniz de sevmeseniz de bu gün bu şehirde en çok tıklanan, izlenen internet televizyonu Kanal Maraş’ı izlerken, Mustafa Karaaslan’ın Seyir Terası sahipleri (işletmecileri. Müstecir de diyorlar) ile yaptığı röportajı, canlı yayını dinledim, izledim.

Bu meselede haklı olabilirsiniz. Haber sonrası kamuoyuna servis ettiğiniz açıklamanıza bakılırsa, kiracı, yani işletmeciler sözleşmeleri, kuralları hiçe saymışlar. Siz de yasalar, protokoller, sözleşmeler vs. ışığında aldığınız bir karar ise, bir şey diyemem. Çünkü siz belediye başkanı değil, bir kanun@devlet adamısınız neticede. Bürokrat yani…

Adamların, o işletmecilerin haklı veya haksızlığını bir tarafa bırakıyorum, hazmedemediğim adamların ağzından çıkan cümleler yenilir yutulur şeyler değildi. Benim yüzüm kızardı dinlerken. Arkadaşımız gazetecilik yapmış, adamları konuşturmuş, yine diyorum haklı veya haksızlar, işin o tarafında değilim. Benim demem, o insanların mağdur edildikleri yönünde ve söyledikleri. Sizin için neler demediler, neler…

Dinlerken ben bir tuhaf oldum.

*

Kim olursa olsun, siz bu şehrin, benim Büyükşehir Belediye Başkanımsınız. Sizin tırnağınıza zarar gelsin istemem. Ve hiçbir kimsenin de size hakaret etmesine rıza göstermem, tahammül edemem.

Ama bunları siz istiyor, bunlara siz zemin hazırlıyorsunuz sayın Güngör! Biraz ortadan gidin, biraz itidalli olun, bir sabırlı, biraz tahammüllü, biraz sağduyulu olun! Bu şehir size baki kalmayacak, belki dört sene sonra, belki de daha erken zamanda, çekip Ankara’ya gideceksiniz. Yurdunuza, yuvanıza çekileceksiniz. Ama bizler bu şehirde yaşayacağız!

Demem o ki, siz yolcu, bizler hancıyız! Canım, siz de biraz dilinize dikkat edin, ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun! İki ölçün bir biçin, lafın nereye gideceğine, nereye çekileceğine dikkat edin!

Ne diyorlardı bizde; ”Dilim, dilim, başıma giydirir kilim!”

Çok şey yazdım bugüne kadar, daha çok şey de yazarım da, yeter yahu, yeter!

Yapmayın, etmeyin gözünüzü seveyim!

Bu yazıyı bir ağabey uyarısı, eleştirisi olarak kayda, dikkate alırsan sevinirim. Siz bizi sevmeseniz de, biz sizi seviyoruz. Bunu böyle bilin! Bilmezseniz, o da sizin sorununuz!

Gözlerinden öpüyorum!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol