Haberlerini dinlerken, gazete ve sitelerde okurken, ziyaretler sırasında konuşurken sürekli olarak Türkoğlu’nun 3. metropol ilçe olacağını ısrarla ve inatla söyleyince, “Allah Allah…” dedim. Bildiğimiz Türkoğlu nasıl metropol ilçe olur!” diye içimden geçirirken, oğlumun Başkonuş’ta başlayan at ve at’a yem verme merakını Türkoğlu ilçesinde yaşamayı düşündüm.

Her ne kadar zaman zaman önünden geçsem, ilçe içine girmesem de 3. metropol ilçe ısrarının altında bir şeylerin yattığını döndüğünü hissederek, düşünerek babamdan bizi götürmesini istedim ve oğlumun da at merakını, sevgisini taçlandırmak istedim. Yoksa başkan hayal dünyasında mı geziyordu, gerçek bir dünyada kendi başına at mı koşturuyordu, gideyim dedim.

İyi ki gitmişim!

*

Yazının başlığındaki veni, vidi ve vici’ye gelince…

Bu Latince bir cümle ya da deyiş; Roma İmparatoru Julius Sezar tarafından Roma Senatosuna yazılmış Zela Savaşı’ndaki zaferini anlatan mektupta geçer. Bu, Sezar’ın kazandığı zaferinin büyüklüğünü değil, onun askeri hünerini vurgulayan venire, videre, vircere kelimeleri mealen; geldim, gördüm, yendim anlamına geliyor.

Sezar’ın bu cümlesi tarihte meşhurdur.

*

Bir veciz söz daha hatırlıyorum, “Gördüm ve başımdan geçti demek, duydum demekten haya mükemmel bir muhakeme şeklidir”

Duymakla olmuyor sadece, göreceksiniz. İnsanoğlu bilmediği, görmediği şeye yabancıdır, düşmandır. İnsanlar içinde geçerli.

Birkaç dönemlik Beyoğlu belediye başkanlığından sonra çıtayı yükselterek Türkoğlu ilçesinde ikinci dönemini yaşayan, bir nevi başarı hikâyeleri ile dolu Osman Okumuş Başkanın mucizevi diyebileceğim Türkoğlu’nu görünce, hak verdim, kutladım, içimden ‘helal olsun!’ dedim.

Bir kere harikalar yaratmış. Hayal ötesi bir ilçe vücuda getirmiş. Bodrum’u andıran evler, ıslah edilen dereler ve kanallar, kanallar üzerinde köprüler, o iğrenç görüntülü mezbelelik yerlerin yerine yapılan meydanlar, parklar, hele hele yeni ve birçok büyük il’de dahi bulunamayan çağdaş belediye sarayı, açılan yeni bulvarlar ve en önemlisi de insanların mutluluğu, memnuniyeti, beğenmesi.

Türkoğlu’nda bir mucize gerçekleşmiş.

*

Yukarılara doğru gidince, dağın eteklerine kurduğu tesisler, lokantalar, okçuluk alanı, at eğitim alanı, akıllara zarar.

Beyoğlu girişindeki tarihi kaleyi ve bitişiğindeki park alanını daha önce de görmüştüm. Lakin seneler sonra Türkoğlu ilçesinin içine girip, harika manzarayı, hizmeti görünce, hakkında yazılanların, söylenenlerin az bile olduğuna hükmettim.

Başkan sayın Osman Okumuş ile ilçenin çehresi ve kaderi değişmişti amiyane tabirle. Yine yazılanlardan biliyorum, ilçeye kurulan organize sanayi bölgesi, yeni okullar, Türkiye’nin 4. büyük cezaevi, lojistik merkez… Bunlar gıpta edilecek eserler, hizmetlerdi.

Öyle ki artık kabuğuna sığmayan Okumuş Başkan, kendini aşmalıydı. Artık nüfusu 100 binlere dayanan ilçe sayın Okumuş’a birkaç gömlek dar geliyordu.

*

Özetle; Türkoğlu’nda bir mucize gerçekleşmiş. Bu mucizenin de mucidi, ustası, sahibi, aslında bir ziraat mühendisinden öte her koltuğuna bir-iki değil, birkaç karpuzu sığdırmayı başaran sayın Okumuş’tu. Ne de olsa Okumuş adamın hali başka oluyordu!

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın, hak ettiği yere gelecekti.

Bundan kuşkum yoktu!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol