banner1482
  

 

Beğenilmek, arzulanmak, fark edilmek, onaylanmak, değer görmek… Tüm bu duygular insan doğasının bir parçası. Sosyal medya ise bu duyguların maksimum düzeyde ortaya çıktığı ve tatmin edilmeye çalışıldığı kurgusal bir dünya. Öyle ki hayatın her anını paylaştığımız sosyal medya hesapları hayatımızın bir parçası olmaktan ziyade artık hayatımızın ta kendisi.

*

İnsan olmanın gereği olarak konuşmak gerekirse, iletişim kuruyor ve sosyalleşiyoruz. İçinde bulunduğumuz modern çağda ise sosyalleşmek için farklı mecraları tercih ediyoruz.  Burada şu soruyu sormak gerekiyor. Yaptığımız şey gerçekten de sosyalleşmek mi yoksa sanal bir gerçekliğe bel bağlamak mı?

Aslına bakılırsa; kalabalık bir mecranın giderek yalnızlaşan bireyleri olarak yaptığımız şey sanal bir gerçekliğe kapılmak ve kurgusal sosyalliği gerçek iletişime tercih etmek. Sanal bir gerçeklik diyoruz çünkü iletişim sadece sözcüklerin paylaşımı değildir. Gözlerin, jestlerin ve mimiklerin duygularımızı ve emojilere sığmayacak kadar derin duygularımızı aktarma yoludur. Kısacası;  sosyalleşmek sadece sözcük değiş-tokuşu değildir.

*

Artık herkesin kullandığı bir mecra olan sosyal medyayı bu kadar etkili ve güçlü kılan bazı dürtüler vardır. Bu dürtüler; onaylanmak, beğenilmek, değerli hissetmek, benmerkezcilik, sosyal statü ve narsizim eğilimi… Üstelik gelişen teknolojiyle birlikte ulaşılabilirliğinin bu kadar kolay olması da sosyal medyanın çok fazla kullanılması için de hayli motive edici oluyor.

Bir günümüzü düşündüğümüzde sosyal medya ile ne kadar fazla zaman geçirdiğimizi anlayabiliriz. Şöyle ki; sabah kalkar kalmaz sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor, günaydın selfie’si çekiyor, yediğimiz yemekten gittiğimiz mekana kadar her şeyi paylaşıyor ve sabırsızla ne kadar ‘like’ geleceğini bekliyoruz. Beğenilmek, takdir görmek ve alkışlanmak o kadar çok önemli ki tüm bunların hepsini bu amaçlar uğrunu yapıyoruz. Yani gerçek olan bir dünyadan ziyade beğenilme dürtüsüyle şekillenen bir yansımayı yaşıyoruz.

*

Kış geldi ve artık sosyal medyada paylaşımlar buna göre şekillenmeye başladı. Alınan yeni bir mont, karın yağması, kitap ve kahve paylaşımları her geçen gün artış gösteriyor. İş hayatı da sosyal medyada paylaşılan diğer bir konu. İş hayatı kötü olsa bile dışarıya bu aslında çok iyiyim ve mutluyum gibi gösteriliyor. Peki, tüm bunlar ne için daha doğrusu kim için? Aslına bakılırsa bunların hepsi başkaları tarafından beğenilmek, fark edilmek ve ben duygusunu beslemek için… Sosyal medya öyle bir hal aldı ki artık her şeyi daha fazla beğeni almak için yapıyor ve sosyal bir statü aracı olarak kullanıyoruz.

Artık kim olduğunuzun bir önemi yok. Nasıl göründüğünüzün ve sosyal medyada insanların karşısına nasıl bir görüntüyle çıktığınızın bir önemi var. Pahalı arabalar, lüks mekanlar, güzel kadınlar ve kusursuz erkekler… İşte sosyal medyanın statü değerleri!

*

Evet, sosyal medya ‘ben’ duygusunu beslemek için elverişli bir alan yaratıyor. Şöyle ki; kişinin düşündüğü, sevdiği, ilgilendiği bir konuyu kendisi gibi seven, ilgilenen, düşünenlerle paylaşması sağlıklı bir ihtiyaçtır. Bu paylaşım sırasında öteki kişilerle yaşanan etkileşim ile kişi onaylandığını ve var olduğunu hissederek narsisistik bir doyum yaşar.

Bu durum, belli bir noktaya kadar normal karşılansa da sosyal medya kullanım oranlarıyla birlikte düşünüldüğünde narsizmi beslediği açıkça görülüyor. Çünkü beğenilme ve onaylanma düşüncesiyle hareket eden birey artık tamamen bu güdünün kontrolü altına giriyor.  Her paylaşımını ‘ben mükemmelim’ hissini yaşama arzusuyla yapıyor. Mükemmelliği destekleyecek her türlü durum buna malzeme yapılıyor ve ‘mış – muş’ devri başlıyor. Bu kişiler ‘mutlu’ymuş’, eğleniyor’muş’ gibi yaparak ben mükemmelimin profilini zenginleştiriyor ve bu konuda açlık duyan beni besliyorlar. Sonuç ise; narsist eğilimli bireylerden oluşan bir toplum!

*

Evet, sosyal bir varlığız ve iletişim kurma eğilimi gösteriyoruz. Sosyal medya da iletişim kurmak ve binlerce insanı tek bir platformda buluşturmak için ideal bir mecra. Ancak unutulmaması gereken bir şey var. O da, bilinçli bireyler olarak sosyal medyadan gelen her iletiyi aklın süzgecinden geçirmek ve sosyal medyanın sanal gerçekliğine kendimizi kaptırmamaktır. Yani kullanıcılar olarak bilinçli davranır ve gerçeklik ile yansıması arasındaki inci çizgiyi geçmezsek sosyal medya sadece sosyalleşme aracı olarak kalabilir. Ancak, günün her saatini bu alanda geçirip, sırf başkaları tarafından beğenilmek uğruna kendimiz olmaktan çıkarsak sosyal medyanın kölesi olmaktan kurtulamayız.

Eğer gerçekten mutlu bir an yaşıyorsanız bırakın o mutlu anın tadını çıkarın, keyifli bir akşam yemeğindeyseniz o anın keyfini yanınızdakilerle paylaşın. En özel anlarınız bırakın size özel kalsın, en büyük heyecanlarınızı önce sevdiklerinizle yaşayın. Sosyal medya tüm bunlar için bekleyebilir. Yeter ki; sosyal medyanın sizi ele geçirmesine ve sizi kontrol eden bir güç haline dönüşmesine izin vermeyin.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol