Televizyonda yarışma programları var. Yetenekle ilgili. Şaklabanlık, soytarılık, cıvıklık, sululuk gırla… Deli hareketleri, bağırıp-çağırma…

Birileri durduk yerde zengin olur,  hazine bulmuş gibi, kısa sürede ünlenir, palazlanır, cep ve banka hesabı kabarır, zengin oldu ya, yakıştırırlar, ev alır, araba alır, evdekini beğenmeyip ikinci eş de alır, yakıştırırlar ya, “hayırlı olsun!” derler.

Garibana ise, malum soruyu sorarlar; “nereden buldun?”

Hemen kuşku duyarlar, acaba banka mı soydu, birini mi çarptı, mirasa falan mı düştü?

Her zengin itibarlı kimse değildir.

Parası, malı mülkü varsa avradı, çocukları sevinsin.

Damadı varsa o da…

Allah malın da, servetin de, avradın da, evladın da hayırlısını versin!

 

Bizde işini bilene, (dolandırana, birilerini çarpana, haksız kazanç elde edene) mübarek adam gözüyle bakarlar neredeyse!

Bütün övgüler onadır.

Tüm methiyeler onun için yazılır!

Mezun olduğu okulu, edindiği doktora lisansını, bilmem nerede yaptığı mastırı falan bırakın bir yana, bir insanın evladı kısa yoldan zengin olduysa, (çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz diyenlerin bir bildiği vardır mutlaka) o yeteneklidir, o zekidir, o marifetlidir!

 

Kuşkusuz her baba evladı ile gurur duyar. Ben de duyarım. Kız – oğlan fark etmez. Onlara iyi bir eğitim, mükemmel bir ahlak, harika bir aile terbiyesi verebildiysek, ne mutlu bize! Ki bir babanın çocuklarına bırakabileceği en büyük miras da bu değil mi?

Aile şerefine leke sürmeyen evlada ne mutlu!

Ben üç çocuk babası biri olarak, müsterihim. Mutluyum, huzurluyum.

Önemli olan…

Bu çağda babanın gölgesinde kalmamak, hayatta, mütevazı ama şahsiyetli adımlarla yürümek.

Ve dürüst kalmak!

Asıl yetenek bu işte!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol