Bizim her şeyi bildiğimizi zanneden bazı okurlarımız, yolda, sokakta karşılaştığımızda, hemen her meseleden haberdar olduğumuzu düşünerek, Türkiye’yi ve dünyayı çok iyi tahlili ettiğimizi zannederek sorular tevdi ederler.

Önceki gün bir okurum, hem İstanbul seçimleri, hem de eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve arkadaşlarının kuracaklarını iddia edilen parti ile ilişkin düşüncelerimi öğrenmek adına bazı sorular sordu.

Tutar mı, İstanbul seçimlerini kim alır, dercesine yüzüme baktı, cevap bekledi.

*

Bilirsiniz, genel siyasete karışmam pek. Çünkü bunları konuşan, yazan o kadar çok insan var ki, bizim bu meselede esamemiz bile okunmaz. Her ne kadar sayın Mahir Ünal, bizi bir ulusal gazetenin ünlü başyazarı ile eşdeğerde tutsa d a, iltifat etmiş, bize övgüler yağdırmıştı.

Allah razı olsun.

Ee hadi madem okuru mu kıracağız. Hiç sevmediğim halde, ki şundan anlatmak isterim.

Birkaç yıl önce Umre’de iken, Kabe’yi tavaf ederken sesler yükseldi, tezahüratlar başladı. Meğerse dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu da avaneleri ile umre yapıyormuş. Millette, mübarek alanda,  Allah’ın huzurunda alkış kıyamet gibi.

Yaşa, var ol sesleri… Şakşakçılar…

Kutsal topraklarda yapmayın bunu diyenler çok oldu benim gibi. Kabe gibi kutsal alanda siyasi şov ne demekti. Buna n asıl izin verirdi. Sırıtmıştı, yüzünde gülücükler akıyordu. işte o zaman iğrendim bu adamdan.

*

Parti kuracakmış. Şunu bilir, bunu yazarım, bütünden kopan parçaların iflah olduğu yeryüzünde, siyaset tarihinde görülmemiştir. Kısa sürede yok olurlar, çöplüğe gömüldüler.

Yeni bir partiye ihtiyaç varmış. Hadi oradan be!

Bizi Suriye bataklığına ileten sensin. O yaklaşık 4 milyon Suriyeliyi bu topraklara taşıyan, başımıza bela eden de sensin!

Kitap yazmış bir de. O derin stratejiyle ilgili en derin kitabı yazıp da yüzeysel ve kör bir siyasetin parçası haline gelmenin resmi olarak tezahürüdür Davutoğlu.

Esat ile 6 saat görüşme yapıp, sıfır sonuçla dönen sen değil misin? ”Türkiye’nin izni olmadan Ortadoğu’da yaprak kımıldamaz” diyen babam mıydı?

“Yüz yıllık tarihi sorun tarih oldu, oluyor” hevesiyle Ermenilerle Zürih Protokollerini imzalayan da ben miydim sanki.

Nereye elini atsa, nerede ne konuşsa, hepsi de Türkiye’nin aleyhine tezahür etti, gelişme gösterdi.

*

Daha fazla uzatmak istemiyorum. Belki heveslileri, sempatizanları olabilir, çıkabilir, belki de başıma çorap da örebilirler, beni Ahırdağı’na bile kaldırmayı düşünenler de çıkabilir.

Maraza çıkmasın diye kısa kesiyorum, Aydın havası olsun.

Ha, kuştan korkan darı ekmezmiş. Demirden korksa trene binmezdik. Evvelden otobüs mü vardı, tren dururken!

Davutoğlu bir siyasi enkazdır. En kaz’lardan da bir halt olmadı, çıkmadı bugüne kadar.

Sonra, sen Tayyip Bey’in tırnağı bile olamazasın be!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol