Adamın önde gidenidir Ali Sezal…

14 Temmuz 2020, 12:33

278 kez okundu.

Günlük hayatta makamlar, mevkiiler, koltuklar, şan ve şöhretler gelip geçiyor. Kalıcı olan iyi bir intiba, iz ve eser bırakmak. Yoksa kimse öbür tarafa makamı, koltuğu ve etiketi ile gitmiyor. Gidene de rastlanmadı zaten.

Dün kapınızda köle olanlar, sizi gördüğünde el pençe divan duranlar, ceketini ilikleyip esas duruşa geçenler, makam ve koltuklar elden sabun gibi kayıp gittiğinde aynı samimiyeti, aynı sevgi-saygıyı gösteriyor ise, ne mutlu size.

Yoksa paranız, pulunuz, servetiniz, koltuğunuz sizinle geldiğinde, sizinle de gitmesini biliyor. ‘Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?’ hesabı demek istediğim…

Gururunuz, kibriniz, anlı şanlı etiketiniz sizi kurtarmıyor yoksa! O bakımdan bunlara sığınmayın, insanlara dokunun, gönüllerde yer inşaa etmeye bakın!

Konumuz sayın Ali Sezal…

Yiğit namı ile anılırmış, herkes ona ‘bea’ der.

AK Parti milletvekilliği ardından iki dönem de de belediye başkanlığı yapan kent siyasetinin duayen ismi Ali Sezal, Mimarlar Odasının çıkarttığı bir dergide bir gerçeğin altını çizmiş, dokunmuş ama acı tespiti de yapmış yani; “Torpil işinin Türkiye’de bitmesi lazım. Bir yerde işe mi yerleşecek, onun sınavına girip hakkıyla kazanacak. Kazandıktan sonra da sözlü yaparsın, adamın konuşması, kabiliyeti iyi değildir seçmezsin ama 90 alan birinin yerine de 50 alan birini alırsan bu ülkede adalet olmaz, düzen de olmaz ve yıkılmaya mahkûmdur.” demiş.

Adam gibi adamın ağzından bal akıyor. Akıyor da sayın vekilin, sevgili arkadaşım Ali bea…

Dediğine yüzde yüz katılsak da, bu devirde, bu zamanda bunu yapan, hayata geçiren var mı Allah aşkına. Senden sonra gelenler bile buna riayet etmedi, bırak etmeyi bir yana, kırmadık ceviz bırakmadılar, kırmadık pot bırakmadılar, din, iman gibi unsurları da siyasetlerine malzeme yaparak, kalkan olarak kullanarak her türlü usulsüzlüğü, yolsuzluğu milletin diline pelesenk ettiler. Milletin diline düştüler! Bu millet, bu halk sizin dürüstlüğünüzü, adaletinizi bilir. Eli sopalıydın, (Merdiven başında, şehirlerarası çalışan bir ulaşım firma yetkilisini nasıl hacamat ettiğini unutmadık.) Haksızlığa göz yummaz, yolsuzluğa prim vermezdin, vermedin de… Dobrasın, son söyleyeceğini peşin söylersin, ama bunu gurur ve kibir meselesi yapmazsın, yapmadın da…

Yüreğin gibi kapın da herkese açıktı.

Yapmayacağın bir mesele için söz vermezsin. Söz verince de yerine getirirsin, getirdin de… Belediyenin delikli kuruşuna helal getirmedin! Adam kayırmadın, buyurduğun gibi ehliyet ve liyakate önem verdin!

Oysa… Senden sonra gelenler milli, dini ve geleneksel kültürü yerle yeksan ettiler. Kibirlerinden yanlarına yaklaşılmıyor vallahi de billahi de! Bazıları da gazeteci düşmanı kesildi başımıza!

Evet, sigarayı çok içerdin! İnşallah bırakmışsındır. İnşallah içmiyorsundur. Bak, sigara yüzünden partiye kaydolacak adam bulamadığını söyledin.

Bırak o namussuzu…

Senin en büyük düşmanın o… Bereket versin dostlarının sayısı düşmanından fazla. Neyse… Mesele o değil de…

Siyaset yaptığın dönemlerde yaşadığın sorunları, yaptığın ve yapamadığın projeleri, kent siyasetinin dününü ve bugününü anlatan yazını okudum. Okuyunca bana da malzeme çıktı. Zaten bu şehirde hakkı ile övgü sıralanacak kaç belediye başkanı var ki. Parmakla saysan 2’yi, 3’ü zor geçer.

Şimdikiler gururundan, kibrinden geberiyorlar. Vatandaşa tepeden bakmaları, pot kırmaları, başkalarının eser ve projelerine yaptıkları yamaları hizmete diye yutturmalarını millet yutmuyor.

İki dönem belediye başkanlığı, takiben iki dönem de milletvekilliği… Bırak onu bunu da, en azından kimse arakandan kötü söz söylemiyor. Çünkü bunları hak edecek yanlışlık yapmadın. Başkanlığın döneminde hizmeti yer altına yaptın, millet yerin üstüne baktığından belki bu meselede seni eleştirse de, gönül adamlığın, gönül erliğin, gönül dostluğun hepsinin üzerinde.

Seni anlatmaya kelimeler yetmez be bia…

Özetle ne mesleki, ne siyasi sabıka kaydın var! Sicilin ter temiz maşallah. Rabbim sana sağlıklı uzun ömürler versin!

Bir başka gün devam ederiz.