banner1451
banner1461

Hani bir şarkı var, ‘hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm’ diyen ve uzayıp giden…

Ne yazık ki bu şarkı bir kere daha çalındı, söylendi ve dinlendi. 12 Şubat’ın 100. yıldönümü geride kaldı, ancak yaşananlar, işadamlarına yapılan büyük ayıplar, bayramı bile gölgede bırakırken, bir kara leke olarak hatırlanacak.

Genç yetenek sevgili Serdar Bursalı da yazmıştı bu ayıbı.

100. Yıl yani bir asır. Kelimenin anlamına bakın. Yani koskoca bir asır. Kahraman ecdadın canlarını vererek bize miras bıraktığı vatan toprağında bir asrı geride bıraktık. Ne kadar ilerledik, neler başardık, ne hatalar yaptık bunları zaman zaman köşemizde paylaşıyoruz. Bugün ki konumuz 100. Yıl etkinliklerinin yapıldığı Merkez Spor Kompleksinde yaşananlar ve göze batan önemli detaylar.

Sosyal medyadaki izlenimlerle başlayalım! Zira Cumhurbaşkanlığı himayesine alındıktan sonra şehirde büyük bir sevinçle karşılanan etkinliklerin, halkta bıraktığı etki tam anlamıyla hayal kırıklığı oldu. Birbirinden kopuk, toplumun takip etmekte zorlandığı ve hiç memnun kalmadığı bir süreci geride bıraktık.

Tarihin en sönük, en kötü, en manasız, en ruhsuz, en belirsiz, en gıcık etkinlikleri 100. yıla denk geldi. Dünya Güreş Şampiyonası, Havai fişek gösterisi, Hayati Yinanç ve İlber Ortaylı konferansları haricinde ne varsa benim için yok hükmündedir. Bu 100. yıl olmadı! Böyle olmamalıydı!

*

Tamam, Trabzon Bulvarından aldınız bayramı. Tuttunuz önce 12 Şubat Stadyumunu adres gösterdiniz. Eyvallah dedik, peki dedik, okey dedik, yes be annem dedik.

Sonra… Sonra ne olduysa, herhalde soğuk hava etkili olur, insanlar rahatsızlanır, bayramı seyredemezler düşüncesiyle olsa gerek, kapalı alana aldınız.

Evet, geçen iki aylık sürecin sonunda bende bıraktığı etki kısaca böyle oldu. Beklentilerim çok çok farklıydı ama maalesef hayaller Paris ve gerçekler Somali! gibiydi. Şüphesiz ki emek verenler, mücadele edenler, bir şeyler yapmak isteyenler olmuştur ama içimize sinmedi kardeşim. Bu 100. yıl olmadı! Böyle olmamalıydı! Ne gelenler memnun ayrıldı ne de evde yüzü gülen var. Siyasetin saç diplerimize kadar hissedildiği, halkın beklentilerinin ve taleplerinin unutulduğu bir kötü rüyayı geride bıraktık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında şehirde gündem olan tek şey vardı o da "Hızlı Tren ile Kahramanmaraş-Gaziantep arası 53 Dakikaya düşecek" ibaresi. Yatırımlar, yapılanlar derken bu söylemlerde maalesef Kahramanmaraş halkında beklenen göz büyümesini yaşatmadı. Sanırım bir tek Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi sözleri göze battı. Eh bizimde plakamız 46! Bizde veli de çok deli de çok. Geçtiğimiz yıl yapılan 12 Şubat Kurtuluş etkinliklerini mumla aradık vesselam.

*

Bayramın anlamı yoktu salonda, ruhu yoktu, heyecanı ve enerjisi hiç yoktu. Bayramdan çok bir miting havasında kutlandı her şey.

Işıklı bir herif getirmişler salona. Adam şehrin yüz karası. İşadamlarımızın bu ışıklı tosun kadar da mı kıymeti yoktu da, onlar için yer ayırmadınız bayramda.

Gelelim protokole ediyoruz da, protokol rezalet.

Şehrimize sayın Cumhurbaşkanı gelmiş. Allah razı olsun. Biz sayın Cumhurbaşkanımızı seviyoruz. Rabbim onu esirgesin!  Ki bu bayram onun himayesinde gerçekleşti.

Ama… Bilindiği gibi Cumhurbaşkanımız Sayı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı programlarda güvenlik gerekçesi ile sıkı denetimler ve peş peşe kontroller yapılıyor. Bunları önemsiyor, bir kısmını ciddi abartılı bulsam da güvenlik riskine sonuna kadar katılıyor ve hak veriyorum.

Lakin, salonda yapılan protokol sınıflandırması da buram buram siyaset kokuyordu! Bana gönül koyacaklarına şüphem yok ama bunu yazmazsam ayıp olur! Kahramanmaraş sanayisini temsil eden üç önemli aktör TSO Başkanı sayın Serdar Zabun, Meclis Başkanı sayın Hanefi Öksüz ve OSB Başkanı Abdullah Çinkay, kapıdan içeri bile zar-zor girdirilirken, C Protokolüne koymak ne etik kurallara ne de adalete sığar! Birileri sonradan ikaz edilmiş olmalı ki bir müddet sonra C Protokolüne alınan şehir için üç önemli isim daha sonra B Protokolüne alındı! Burada da alındıkları yer kameraların tam arkası! Yani ne Cumhurbaşkanını görme şansları var ne de şehir adına bir temasta bulunma şansları var. A Protokolünde yer alması gereken şehrin siyasi figürleri ile sanayicilerinin Cumhurbaşkanına yakın olmaları gerekmez miydi?  Şehirde on binlerce kişiye istihdam sağlayan, şehrin sanayisinin ve ekonomisinin en önemli üç ismi böylesine önemli bir günde hangi akla hizmet protokolde doğru yerde olmazlar! Her fırsatta Gaziantep örneği veriyoruz ya bir örnekte ben vereyim. 25 Aralıkta yapılacak olan Gaziantep'in Kurtuluşu etkinliklerine bakın Gaziantep SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Adil Konukoğlu, protokolde nerede olacak!

*

Bu ayıp bize yeter!

Sizler… Paranız kalmadığı zaman, bir toplantı, organizasyon olduğunda işadamlarını arıyor, para istiyorsunuz. Ki onlar vergi rekortmenleriydi. İhracatları vardı milyara dolarlara ulaşan. Bu şehre katma değer sağlıyorlardı. Üreten, istihdam sağlayan işadamlarına yapılan bu ayıbı neyle örtecek, nasıl kapatacaksınız, onu bilemem de, inşallah bir daha yaşanmaz, o insanların onuru ayaklar altına alınmaz!

Kahramanmaraşspor’a destek denildi, her biri 5’er, 10’ar bin forma aldılar, maddi katkı sağladılar. Hepsi de temsil gücü olan hatırı sayılır insanlar, iş adamlarıydı. Ama bir ışıklı tosun kadar kadir kıymetleri yoktu ne yazık ki…

Karşılığı bu mu olmalıydı?

Zaten sayenizde bayram mitinge dönüştü. Gidemeyen, katılamayan, o heyecanı, o ruhu yaşayamayan insanların neler söylediklerini bir i duysanız, kulaklarınıza pamuk da tıkasanız, sesi kilometrelerce uzaktan duyulur!

Sayın Hanefi Öksüz 10 bin kişiye aş ve iş veriyor. Kaldı ki sayın Cumhurbaşkanı ile isterse anında görüşebilen, görüşen bir işadamı. Sayın Cumhurbaşkanımızı işadamlarından niye kaçırıyorsunuz.

Neden sayın Zabun’u (daha başkaları vardı da, onların isimlerini yazmıyorum) sayın Çinkay’a yer ayırmıyorsunuz da, bir ışıklı tosun denen soytarıya gösterdiğiniz ilgiyi, bu güzel insanlardan esirgiyorsunuz?

Bu insanlar bizim değerimiz, gerçeklerimiz. Bu şehirde işsizlik yoksa, gazetelere düşen üçüncü sayfa haberleri yoksa, bu değerli işadamlarımız sayesinde iken, başrolde bir soytarı. Soruyorum; kim ışıklı. Maskot mu, amigo mu, simge mi?

*

Canan Karatay geliyor, bu adam salonda.

Sayın Berat Albayrak geliyor, bu adam yine salonda.

Sayın Cumhurbaşkanımız geliyor, bu adam salonlarda, televizyonlar onu çekiyor. Bayrağımızı, dinimizi ve geleneklerimizi, değerlerimizi istismar ediyor.

Çok değil, 1 sene önce, hem de belediye içinde sayın Mahir Ünal hakkında ileri geri konuşan bu zavallı adam, hangi gerekçeyle baş göz ediliyor da, işadamları kenara itiliyor?

Bu ayıp size yeter beyler!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol